GİDER GİBİ KALANLAR

İçimden bir ses daha geldi: Kırılma sesi. Olmayan güvenin yıkılışı… O sesle dünya yıkılıyor sandım ama ölüm sessizliği gibiydi de. O kadar güçlü bir çığlık attım ki tüm hücrelerim duydu ama dünya duymadı.

Yine bitti. Alıştık artık bitmelere, önemli olan kişiydi. Hiç beklemediğim; bu bitmez, bitemez dediğim kişiden “bitti” kelimesini görmekti beni inciten. Canın yanar ama yanmamış gibi yaparsın. Senin canının yanması, yakan kişiyi ilgilendirseydi yakar mıydı canını? Senin üzüldüğünü bilerek üzer miydi seni? Kalan istediği kadar acı çeksin, giden gitmiş bile. Giderken seni düşünmeyen gittikten sonra düşünür mü?

Gider gibi kalanlar da vardır. Gitse de gidemez, kalsa da kalamaz. Gidenlere çok şey söylenebilir ama gider gibi kalanlara söylenecek söz de kalmamıştır. Acı çeker ama çektiği kadarını çektirir de.

Gider gibi kalanların gölgesi yoktur. Kendinizi yanında güvendeymiş gibi hissedersiniz. Güvenmek hatadır, yaralar sizi. En başından alışmamanız lazımdır. Bir gün biteceğini bilmek gerekir. Birine alışmak, aşağısı ateş olan bir ipte yürümek gibidir: İp kopabilir ya da dengeni kaybedebilirsin.

Gider gibi kalanlar komik olur, onlarlayken kendini iyi hissedersin. Her ortama uyum sağlarlar. Sen farkında olmadan onların çekim alanlarına girersin. Farkında olmadan girdiğin için sanki en başından beri oraya aitmişsin gibi hissedersin.
Gider gibi kalanların hikayesi “-miş”li yazılır, senin hikayen “-di”lidir. Sonuçta geçmiş geçmiştir demeyin; biri meçhulden gelmiştir, birinin de geldiği yer bellidir.

Başta ev gibi hissedersiniz. Onların yanında kendinizi o kadar mutlu hissedersiniz ki kelebekleri uyurken bile hissedersiniz. Sizin onlara alışıp hayal kurmaya başladığınızı hissettikleri anda gerçek onları tanımaya
başlarsınız.

Birden onların yanında üşümeye başlarsınız. Sanki beraberken hiç mutlu hissetmemiş gibi davranırlar. Her an yanınızda olan o insan birden herkese vakit ayırıp size ayıramayacak kadar meşgul olur. Siz de bunlara, geçmişteki mutlu anılarınız için katlanırsınız. Onların sizi üzen her bir hareketi, o kelebeklerden birini öldürür. En son kocaman bir kelebek mezarlığına sahip olursunuz.

Son kelebek diğerleri gibi sessiz ölmez. Yorgun bir şekilde havada süzülen kelebeğin kanatları yanar. Mezarına düşen kelebek, orada acı içinde kıvranarak ölür. Ölü kelebek koleksiyonunuz tamamlanır tamamlanmaz sizin için de hiçbir şeyin önemi kalmaz. Siz tepki vermemeye başlayınca da baştaki soğukluğun sizden geldiğini söylerler.

Gider gibi kalanlar nankördür. Siz istediğiniz kadar çabalayın; görmesi gereken, görmek istemiyorsa görmez. O insanı istemezsiniz çünkü size zarar verir. Sorun; onunla olmaması değil, onsuz da olmamasıdır. Onlara karşı beslediğiniz hislerinizle yaralı hayvanları iyileştirebilirsiniz ya da bir orman yetiştirebilirsiniz. Sevginiz o kadar büyüktür ancak siz neyi denerseniz deneyin onların açtığı boşluğu dolduramazsınız.

O size zarar verir ama yine de onu istersiniz, belki de bu yüzden size değer vermez. O başkalarının kelebeklerini beslerken sizin kelebeklerinizin mezarını ziyaret bile etmez. Siz onu düşünürken, onun
aklına bile gelmezsiniz.

Aslında önemli değildir, onları önemli yapan verdiğiniz değerdir. Sonuçta onlar gider gibi kalırlar. Ne gitmeyi becerebilirler ne de kalmayı…